Yarım

yarım yaşayamamak nasıl bir duygudur bilir misin..? hiçbir şeyi yarım yaşayamama derdi ile yanarken mutsuz olurum ben.. herşeyi tam, dört dörtlük yapmaya çalışır ve genelde de beceremem.. sonunda da toparlayamaz isem eğer bırakırım peşini hepten.. ya hep ya hiç.. saçma aslında günümüzün dünyasında, herşeyin sadece "özet" yaşandığı, derununa inilmediği dünyamızda.. saçma bu gün için.. hatta dün için ve yarın için.. kendine yarayan kadarını al ve kullan.. yok.. yapamaz ki.. kendini suçlu hisseder, eksik kalmanın utancıdır bu..

neden diye sorsan açıklayamam sebebini.. böyleydi hep.. ne dostluklarımı yarım yaşayabildim, ne aşkımı, ne de ailevi ilişkileri.. bu yüzden de yara aldım çok.. çünkü herşeyini açıp avucuna koyduğunda karşındakinin, öyle bir küstahlıkla savurur atar ki yere senin "en kıymetli" ni.. sen şaşkın bakışlarla yerden toparlarken kırık parçaları, anlamaz bile ne yaptığını.. kırıcı bir şey söylememiş, sana hakaret etmemiştir.. farkında bile değildir yaptığının.. alışmıştır çünkü eksik yaşamaya.. anlatsan da anlamaz.. çok denedim.. emin ol anlamazlar.. onlara göre normal olan budur.. böyle olmalıdır.. belki o da geçmişte yaşamıştır bazı kırıklıklar ve sertleşmiştir bakışları.. ve kilitlemiştir kendini herşeye..

genelde (bir iki istisna hariç) hep eğilip yerden topladım kırık parçaları yaşamım boyunca.. ama bu serleştirmedi beni ilginç bir şekilde.. sertleştirmedi ve vazgeçirmedi insanlara karşı açık olmaktan.. hala gülümseyerek sunuyorum yüreğimdekileri herkese haketse de, haketmese de.. ama artık bir farkla.. artık kırık parçlar olmuyor yerden topladığım.. çünkü eğile kalka bedenim, kırıla kırıla da kalbim alıştı dünyanıza.. o yüzden kırılganlığı kalmadı artık.. sıvı elastik bir hal aldı yapım..

avucunuzdan fırlatsanız da elinizde kalıyor bir parçası.. bu bulaşık parça da kırk yılda bir, bir gülümseme veya güzel bir söz veya fiil gibi geliyor hatrınıza.. ben de o sizde kalan parçanın bana verdiği huzur ve görevini yerine getirmiş olmanın sevinciyle eğilip alıyorum yerden kırılmayan parçalarımı..

bu hal durgunluk gibi yansıyor dışarıya.. izleme ve seyretmeyi öğrendim, karmaşanın içine girip kan ter içinde, hiç bir halt edemeden debelenip ayaklar altında kala kala.. artık seyrediyorum genellikle olan biteni.. daha iyi anlamaya çalışıyorum kötüyü, iyiyi, kavgayı, barışı, zalimi ve muhtacı.. ve tutabileceğim zaman uzatıyorum elimi.. sakınmadan, korkusuzca.. gereksiz didişmeden ziyade yapabileceğimden emin olduğum an kendimi ateşe atabileceğimi biliyorum şimdi..

ve atıyorum.. didişip saçma işlerle ömür tüketeceğime, gerektiği an ateşe girip değiştirmek herşeyi.. tek ve doğru bir darbeyle indirmek hayata en kuvvetli darbeyi..

tam olmak gerek herşeyde.. bütün ve eksiksiz.. "benim huyum bu" deyip kandırma kendini.. Allah vermiş sana en büyük cevheri..

güven söylediklerime.. nasıl ses çıkardığını anlamak için 4 yaşında iken elindeki basit, kağıttan, küçük davulun kağıdını yarıp, içini açacak kadar hakikata muhtaç biri söylemekte sana bunları..

yaşanmamış hiçbir şey yok anlattıklarımda.. pervane olup son adımı atmaktan gayrı..


31 Ocak 2007