Deliriyor muyum..?

Deliriyor muyum..? Bilmem.. Sen kimsin..? .... Deli misin..? Değil mi.. Peki..

düşünmeyeyim diyorum, kafamdan sürekli uzaklaştırmaya çalışıyorum ama olmuyor.. ben her işimi kendim görmüşüm.. kimseye bir yük olmamışım ne maddi ne manevi, kimseden birşey de beklememişim hayat boyu.. 25 senede kimseye taşıtmamışım kendimi.. sırf bu yüzden okul bitmiş çalışmaya başlamışım.. yüksek öğrenime devam etmemişim.. derdim sıkıntım hep beni ilgilendirmiş, bunu bile anlatmamışım kimseye, bunu bile taşıtmamışım.. (şimdi dönüp okuyunca, 7-8 satırlık bi bölümü silmek durumunda kaldım.. biraz fazla sert ve özel olmuş, oradan devam) ...bin tane düşünce kafamda, sürekli uzaklaştırmaya çalışıyorum.. kovulduğum yere tekrar gitme yüzsüzlüğünü, onursuzluğunu göstermeme rağmen tavır hala aynı.. ben ne yapayım.. ha şeytan sen söyle.. durmuyorsun zaten.. sürekli söylemektesin.. daha ne kadar duymayacağım seni bilmiyorum.. en iyisi dönüp gitmek arkaya bakmadan.. evet herhalde bu.. terkedilmek bu kadar kolaysa sen niye gidemiyorsun a salak adam.. sen neden dönemiyorsun sırtını.. salaklık ruhuna işlemiş.. mal geldin mal gideceksin.. git bakalım.. nereye götürecek bu yol seni.. şükür yine de.. hamd yine de..

yazınca rahatladım biraz.. içimde çürüyen bu fikirler biraz olsun attılar irinlerini dışarı.. ama birkaç saat sonra yine aynı kokuşmuşluk.. çünkü olan şeyi yutamıyorum.. yemeden ortada bırakıp, dönüp gidemiyorum demin söylediğim gibi.. kendimi çürütüp duruyorum.. çürüt bakalım.. koktuktan sonra leş, kurtlar kıvıl kıvıl cirit atınca yumuşak etin içinde aklın başına gelir belki.. artık durulmaz hale gelince kokuşmuş çürük et kokusundan, anlarsın belki ozaman.. o da zor ya.. bu kafayla.. bu yürekle.. o da zor ya.. vardır her işte bir hayır.. yaradanın hikmeti sonsuz.. aklım şu an "neden ?" diye sorsa da yüreğim ona bırakmış gidişatını.. bir tek "O" var.. çok şükür "O" var.. bırakmadı beni hiç.. hep hissettirdi varlığını.. zorda her kalışımda;

-"ben buradayım korkma, seni karanlıktan ben çıkarmadım mı aydınlığa, ilk nefesini aldığın zamanı hatırla, nasıl zor gelmişti değil mi.. ben yanındaydım o zaman.. kendini kimsesiz hissettiğinde hep izlemekte idim seni.. her zaman yanında idim.. aynı ilk nefesini aldığın zamanki gibi, son nefesini verirken de ben olacağım yanında sadece.. korkma.. insanları tanı.. onlara verebileceğin herşeyi ver ama onlardan bekleme hiçbir zaman.. çünkü bu yorar ve umutsuzluğa sürükler seni.. korkma.."

artık korkmuyorum.. ama yine de beklenti hissediyorum.. insanlardan, hayattan, işten, toplumdan, dünyadan birşeyler bekliyorum hep.. neden yapmıyorlar diye de kızıyorum sonra.. üzülüyorum.. ama korkmuyorum.. çünkü yalnız değilim.. biliyorum.. en karanlık anda, zifir siyahın ortasında, yapayalnız kalsamda, yaralarımdan akan kan, karanlığın içinde donuk donuk parlayarak düşerken göremediğim taş kaplı zemine, yankılanırken boşlukta, hiçlikte, değersiz kanımın sert zemindeki çınlaması, işte o ses bile umut verecek bana.. hala akacak kanım var.. gelin öyleyse.. daha bitmedim.. tükenmedim.. güneş, ben göremesemde parlamaktadır dışarıda biryerlerde.. ve o güneş beklemektedir yüreğimi ısıtmak için.. tüm parlaklığı ile, sıcağı ile, bu soğuk karanlıktan benim çıkışımı beklemektedir.. çıkacak olan ben isem yürüyeceğim.. arkamda hiçbirşeyi bırakmadan.. yarım bırakıp gidemeyeceğime göre, bu çiğ ölü etini yiyip yürüyeceğim..

mideme oturmayacak.. hazmedip sıçacağım ve bitecek.. bilemem bu hazım ne kadar sürer.. ama sıçacağım sonra bitecek.. sonra yediğim güzel şeylerin keyfi seyredilecek.. huzur seyredilecek..

seyir.. ooof baykuş.. hadi al beni de seyre dalalım alemi.. iyi kötü güzel çirkin acı tatlı aç tok siyah beyaz korkak cesur keder sevinç tek olsun seyrimizde.. biz seyrana dalalım.. alem aksın gitsin gözlerimizin önünde..

21 Eylül 2006