Vicdanî Red'i Reddiye

vicdani red denen husus içün önce gerekli olan "vicdan"dır değil mi..?

eksi yirmisekiz derecede, sınır çizgisinde, anasına, bacısına namahrem eli deymesin diye, ırakta, afganistanda, kosovada, bosnada yapılanlar kendi avradına yapılmasın diye, vicdani redçi iyi aile (?!) çocuğu pamuk yatağında rahat uyusun diye, 40 kat kamuflaja ve soğuk iklim ekipmanına karşın kıçından buz sarka sarka gecenin 3ünde nöbet tutan kayserili mustafaya, izmirli fikrete, istanbullu özgüre, mardinli hasana acımayan adamda ne kadar vardır o "vicdan"..?

eğlencelik çok şey vardır askerlikte.. makaralık çok konu.. ölümün nefesi ensenizde iken her daim, eşkiya dağda izlemede ise sizi her daim, gözünüz boşlukta, karanlıkta göremediğiniz noktada kıpırdanan birşeyleri görüyorsa her daim, sağda solda yakınlarda şehit edilen silah arkadaşlarınızın haberleri, saldırı kayıtları geliyorsa her daim, o çocukların aslanlar gibi savunarak (evet savunarak, saldıran taraf değiller, 400 terörist tarafından çevrilen karakollarını savunan 15-20 çocuk) tek tek ölüşlerini izliyorsanız "istirahat" saatlerinde.. işte o zaman acı veriyor insana bu entel muhabbetler..

yoksa asker adam bin zorluk da olsa, "vatan borcudur" der, "çile" der, biraz arabesk falan.. ama geçer zaman.. bu çok acı vermez.. hiçbir şey acı vermez orada, kendileri için beklediğin insanların şahsi, hassas vicdanlarından bahsettikleri kadar..

-"insanlar ölmesin, silaha verilen para eğitime harcansın.." bir sürü safsata..

sizin bunun için politikayı temizlemeniz gerekli.. oradan rant sağlayan şerefsizleri temizlemeniz lazım.. gerçekten bir hiç uğruna ölen kuzuların artık ölmemesi için, devletin bilinçli olarak, oradaki karmaşadan çıkar sağlayan güçleri desteklemekten vazgeçmesi lazım.. bu işler silah bırakmayla olmaz..

vicdan masturbasyonu yapmak için porno haber bültenlerinin karşısında sıvazlamaktan vazgeçin pek hassas yüreğinizi.. ateş düştüğü yeri yakıyor.. yakacak.. bu ülkenin realitesi koyun gibi güdülmektir.. öyleyse kuzuları yiyen kurtlara karşı bir şeyler yap..! ben koyun değilim, sürüden azadeyim deyip ağaca çıkıp bekleme kukumav kuşu gibi..

ben yaptım.. sınırda.. elimden gelen, becerebildiğim, gücümün yettiği bukadarı idi.. kimseyi öldürmedim şükürler olsun.. ve öldürülmeden geldim.. oradaydım ve şimdi buradayım.. şimdi buradan saldırıyorum gücüm yettiğince o kuzuları ölüme gönderen politikalara.. ve vicdani redçi sanılıyorum yakın çevrem tarafından.. ömrüm anlaşılmama hikayeleri ile dolu.. zerre umrum değil.. denize gireceksen kıçın ıslanacak, dağı, tepeyi seviyorsan oradan düşüş de var..

askerin işi savaşmaktır... asker politika üretmez. strateji üretir. gözünü kapar ve ölüme gider... ama emir komuta ankarada benim vergimle (haram zıkkım olsun) yaşayan, ahkam kesen, localarda, lobilerde, kokteyllerde, meclisi mebusanda adam taklidi yapan vekillerdedir.. milletimin vekalet verdiği, "benim yerime sen yönet" dediği dörtyüz küsur adamdır bu işi düzetme gücü olan.. ama o zatı muhteremlerin tek bildiği kendi sosyal çevrelerinin durumunu düzeltmekten ibaret.. "sıra bizde" anlayışı ile, "tepsiyi birazda bu tarafa gönder" mantığı ile devletin dibini ekmekle sıyıran heriflerden de bu konuda politika beklemek pek akıllı bir tavır olmaz.. ...

vicdanen reddedilecek şeyler çok.. ama vicdanın buna el vermeyecek kadar hassas, naif ise orada askerlik yapan çocukların öldüğü her haberde kumandayla çevirme kanalı.. yahut yalandan iki gözyaşı döküp sonra popstar alaturka..

bana kanıt getir ey "kara vicdanlı"..! ne yaptın bunu düzeltmek için..? "red" etmekten gayrı..


21 Mart 2008