İsrail, Türkiye, füze kalkanı ve sair durumlar..

bir varmış bir yokmuş,
evvel zaman içinde, kalbur saman içinde,
develerin tellal, pirelerin berber olduğu dönemde bir ülke varmış..

dünya haritasına bakıldığında tuhaf bir şekilde merkezinde harikulade bir konuma sahip olan bu ülke garbın güçlü kalelerindeki makam odalarından yönetilirmiş.. o ülke bir gün kendi batısındaki makam odalarından verilen emirle ağabey rolü üstlenmiş.. çünkü evvelce hükmettiği toprakların "ortadoğu" ismindeki kısmında şimdi münferit pek çok devlet varmış ve o topraklar tarih boyunca sadece o ülkenin hükmettiği dönem içinde sakin kalabilmiş.. ama sonra o yörenin halkı isyan etmiş, kan dökmüş, ülke toprakları bölünmüş ve anavatana geri çekilerek bu küçük devletleri izlemeye başlamış bizim ülke.. uzaktan uzaktan ah çekerek.. zamanında kendisini arkadan vuranları unutarak..

işte şimdi hikayemizin geçtiği dönemde karmakarışık olan o topraklardaki halk bu söz edilen ülkeyi kurtarıcı gibi görmeye başlamış günden güne.. çünkü böyle bir pr çalışması yapılmaktaymış son 5-10 senedir.. ekonomik ve kültürel pek çok etkileşim gerçekleşmekteymiş..

ve ayrıca, batıdaki devletlerin askerleri ölmekteymiş.. elbette batının insanı kıymetliymiş.. "e o zaman, madem ki eskiden sendin bunların lideri, hadi bakalım aslanım şimdi tekrar eski işini yapmaya" diyerekten bu ülkeye hükmeden hükümete görev verilmiş.. bu ülkenin hükümeti de el pençe divan "eyvallah"ı çekerek üstlenmiş görevi.. fakat batının çıkarları kıymetliymiş.. ama batıyı kollayarak da o yörenin halkı etkilenemezmiş.. hemen bir mutlak kötü bulunarak dikkat dağıtmak gerekli olduğundan o bölgedeki en uslanmaz şımarık devlet olan israil diyarına yüklenmiş bizim ülke.. zulüm, baskı, katliam, cinayet gibi pek çok (aslında hiç de yalan olmayan) ithamla bu ülkeye yüklenilmiş.. haklıymış çoğu argümanlarının..

ama niyet başkaymış..

ortada bir sorun varmış.. zahiren böyle atıp tutan ülkeyi yönetenler altta başka işler çevirmekteymiş..

israilin karşısında en delikanlı tavırla duran ülke olan iran diyarı denen komşu devletin sınırına radarlar, silahlar yerleştirmeye başlamışmış bizim ülke.. ve bundan en çok israil diyarı faydalanacakmış elbette.. "vallahi savunma amaçlı" derlermiş bir de esas maksadını bilmiyormuşuz gibi..

yaşamın tek kaynağı, insanların ve doğanın varlık sebebi olan ve esas itibarı ile 10 sene sonrasının petrolden de kıymetli nesnesi olan suyunu israil ile yapılan gizli anlaşmalarla ve paravan şirketlerle peşkeş çekmekteymiş hes denen bokla.!

(afedersin çocuğum, bir an kendimi tutamadım, hadi yine devam edelim biz..)

şimdi merak edebilirsin, "e peki babacağım, hem karşı çıkıp hem korumak ne demek?" diyebilirsin yavrum.. bak şimdi, adına "politika" denen bir bela vardır.. esas maksadı gizleme ve karşıdakini aldatarak elini kolunu bağlama sanatıdır bu.. delikanlılığın sabırla ve inançla yapmaya çalıştığını onlar zahirde eyvallah deyip, susup, kafa sallayıp saman altından su yürüterek yaparlar..

delikanlılığın d'sinin bile hakkını veremeyen ama delikanlılık deyince mangalda kül bırakmayıp ona buna saldıranların alttan alttan kazdıkları kuyudur politika.. içten pazarlık olmazsa olmazıdır.. politikaya dair ne varsa delikanlılığın içinde kendine yer bulmaz.. o yüzden güzel kızım, sen uzak dur bu konudan.. sana öğrettiklerimi hatırla ve sakın korkma.. yılandan korkanın yılan kadar değeri yoktur.. sen insansın.. korkmak sana yakışmaz.. tek korkacağın şey yapman gerekeni yapamamanın neticesinde varoluş sebebinin karşısında duyacağın utanç olsun..

hadi şimdi uyu..

inşallah uyandığında her şey daha güzel olacak..


10 Eylül 2011