efendim, hikayemiz çok eskilere dayanıyor..
1800 lü yılların ortalarında Sultanımız 3 kişilik bir ekibi
elçi olarak, İngiliz tehdidi altındaki Hicaz topraklarına gönderir.. maksadı,
Sultanımızın gizli fermanını oradaki Arap emirine iletmek olan bu ekip, Mutasarrıf Kadir Bey, Kâtip Celil Bey ve de Seyis Kâzım Efendi'den
oluşmaktadır..
neyse efendim, bu kişiler az giderler uz giderler, dere-tepe
düz giderler.. at sırtında geçen uzun aylar sonunda Sahra Çölü denen cehennemin
ortasında bulurlar kendilerini.. korkunç güneş dünyayı kazan gibi kaynatmakta,
kumlar kahramanlarımızı haşlamaktadır..
Sahra Çölü’nün ortalarında bir yerde, kendilerine rehberlik etmesi için
yanlarına aldıkları bedevinin gösterdiği bir vahada istirahat etme kararı
alırlar.. aslında cehennemin içinde çok da serin olmayan ve 1-2 hurma ağacı ve
küçük bir su birikintisinden oluşan bu ufacık sığınağı cennet bahçesi gibi
düşünürler mecburen.. Kadir Bey, Kâzım Efendiye erzak olarak nelerinin
kaldığını sorar.. çaresiz seyis azık torbasını inceler ve;
-"yalnızca hurma var beyim.." diye cevap verir..
Kadir Bey'in yüzü asılır.. Kâtip efendiye dönüp;
-"azizim Celil, sor bakalım şu bedevide yiyecek bir şey
kalmış mı hurmadan başka.. yahu şu kefere icadı olan (bir an durur) hmmmm yahu
neydi adı..? ....hah..! "ays krim" mi ne diyorlar.. şindi ondan olacaktı nasıl giderdi
ama.."
Celil Bey yanıtlar,
-"Evet efendim, Pera'da 'Kafe Dö Fğans' da yemiştik
hatırlarsanız.. alâ bir lezzeti var mendeburun (kıs kıs gülerken Celil Bey'in
pancar gibi olmuş suratı gerçekten çok komik görünmektedir) fekat şu icada bir
Türkçe isim bulamadılardı değil mi..?" diye sorar..
sanki başka dertleri yokmuş gibi cevaplar Mutasarrıf Kadir
Bey;
-"evet evet.. o ne öyle 'ays krim' (suratını ekşitir)
buna Lisan-ı Osmanî den bir isim bulmalı.. neyse sor bakayım ne kalmış şu
arabın yanında yiyecek.. sakın hurma deme tepelerim hepinizi.."
kahramanlarımız Arapça bilmediklerinden, bedevi ile Kâtip
Celil Bey'in yarım yamalak İngilizcesi vasıtasıyla anlaşmaktadırlar.. aslında
bedevinin İngilizcesinin Celil Bey'den de kötü olduğunu düşününce pek de
anlaşamamaktadırlar..
Celil Bey bedeviye yarı İngilizce yarı Türkçe sorar yanında
ne erzak kaldığını.. bedevi hiç konuşmadan torbasını açar.. torbası ağzına
kadar hurma doludur..
bunu gören ve haftalardır hurma yiyip durmaktan barsakları düğümlenen Kadir Bey celallenerek ayağa fırlar, kendini kaybetmiş gibidir;
-"don't hurma ulan..! don't hurma..! hay hurmanız
batsın be, bıktım ulan günlerdir illallah geldi hurma yemekten, Celil
al götür şu herifi karşımdan.. don't hurma be don't hurma..!" diye
hiddetle bağırırken dengesini kaybedip küçük vahadaki su birikintisine düşer..
bir an serin suyun etkisiyle kendine gelen Kadir Bey, şaşkınlık ve biraz da
endişe içinde kendisini izlemekte olan yoldaşları ve bedeviye bakar boş
gözlerle.. sonra gülmeye başlar..
-"bulduum, bulduuuuuum.. ays krimin ismini buldum..
don't hurmaaaaa... don't hurmaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa" diye çılgın gibi
bağırarak çöle doğru koşar.. ve oynaşan seraplar arasında gözden kaybolur.. kendilerine geldiklerinde yoldaşları uzun süre ararlar ama
ne ölüsünü ne dirisini maalesef bulamazlar..
yazık ki adamcağız haftalardır hurma yemekten ve insanı
çıldırtan sıcaklardan delirmiştir.. koskoca Mutasarrıf Kadir Bey'in bu
trajikomik sonu pek hazindir..
...
aylar sonra görevini tamamlayarak sarayda Sultan'ın huzuruna
çıkan Kâtip Celil Bey durumu padişaha anlatır.. padişah çok müteessir olur ve
Celil Bey'e Pera'da bir ays krim dükkanı açması için talimat ve bir miktar da
sermaye verir.. arkasından da ekler;
"Bundan sonra bu kefere icadı 'ays krim' namlı tatlı,
mutasarrıfımızın anısına 'donthurma' diye anılacaktır"
padişah fermanı, karşı gelinmez..
tabii yıllar içinde donthurma, donthurma diye diye halk
arasında "dondurma" şeklinde anılır olan bu nesne, ilk Türk dondurmacısı mütekait Kâtip
Celil Bey'e ve isim babası merhum Mutasarrıf Kadir Bey'e çok şey borçludur..
onların başlattığı bu hareketle ne Ali Ustalar, ne Algidalar, Pandalar, Buz Parmaklar türemiştir sonra.. türemiştir türemesine de, hiç kimse işin aslı nedir diye sormaz.. tarihin içindeki kayıp kahramanların ismi asla anılmaz..
onların başlattığı bu hareketle ne Ali Ustalar, ne Algidalar, Pandalar, Buz Parmaklar türemiştir sonra.. türemiştir türemesine de, hiç kimse işin aslı nedir diye sormaz.. tarihin içindeki kayıp kahramanların ismi asla anılmaz..
Temmuz 2010