küçük çocuğun gözlerindeki yanıt mıdır acaba aradığımız..? onun gözlerindeki saflık ve doğallık. nefretin de merhametin de en saf hali.. korkutucu aynı zamanda.. Accept'in "sweet little child" şarkısını dinliyorum sabahtan beri belki onuncu seferdir.. tekrar ettiriyorum winamp'a sürekli.. dönüp dolaşıp ona geliyorum yine.. o küçük çocuğun gözlerindeki cevabı görebilmek için.. katışıksız, oyunsuz, yapmacıksız.. olduğu gibi.. öfke gibi öfke, sevgi gibi sevgi.. bulabilir miyiz o bakışı acaba..? yakalayabilir miyiz..?
insanların ziyan edilmiş yaşamlarını gördükçe telaşım artıyor o cevabı bulabilmek adına.. ziyan edilmiş yaşamlarına tek varlıklarıymış gibi sarılanlardan kaçarken tökezleyip devriliyorum sürekli.. asfalt değil çünkü aradığım ülkeye giden yolun zemini.. kayalık, uçurum.. ama düşmedim hiç sonsuz yarlardan aşağı.. bu yürümeye devam etmem gerektiğinin göstergesi olmalı.. hala ayakta olmam, "dayan.. az kaldı.." deyişi olmalı, derinliklerimden gelen o tarifi imkansız sesin.. yürümeliyim..
nereye kadar..?
bilmiyorum.. kimse bilemez aslında.. belki düşene kadar.. belki de kanatlanıp uçana kadar.. kimbilir.. ama ayaklarım varken yürümeliyim.. o yanıtı bulana kadar.. o merak ve saflıkla bakan çocuğun gördüğü renkleri görene kadar.. o renklerde gizli, varlığın ve evrenin manası.. kirlenmemiş olanın bakışlarında..
kirlenmişsen nasıl bakacaksın..?
bilmiyorum.. deneyeceğim.. en azından yüzüm aradığıma dönük öleceğim.. menzile ulaşamasam da..
huzurla; "bu yolun yolcusuydum.. şükürler olsun.." deyip bırakacağım ruhumu, o sarp ıssız kayalıklarda, sabah melteminin yumuşak kanatlarına..
22 Şubat 2007