El Adl

karanlıktı..
sonsuz kadar bir sürenin sonunda,
sorular geldi karanlığın içinden;

-"adalet kefelerin dengelenmesi midir?"
-"yalnızca hak edene hakkını dosdoğru vermekle sağlanır mı adalet..?"
-"eskimo çocuk hiç görmedi tesbihi, seccadeyi.. kulağına hiç çalınmadı Ezân-ı Muhammedî.. onun hakkı ne..? kafir olarak ölmek mi..?"
-"bu mu ilahî adalet..?"

sustu..
sonsuz boşluğun içinde bir lahza süren sessizlik daha oldu..
sonra iplerini saldı fikir hayvanlarının.. o hayvanlar ki beynini yiyip bitiren, yarı şizofren ruh halinin müsebbibi..

hep birden bağırdılar;

-"belki.."

-"hayır.."

-"tabii.."

-"evet.."

-"bir ihtimal.."

-"kesinlikle.."

-"asla.."
...

ses gürledi.. çaresiz, öfkeli, hırçın haykırdı:

-"susun..!! sizi aşağılık köpek sürüsü..!! hangi yarama melhem oldunuz ki ahkâm kesersiniz..!! sizi gerçeği bulun diye besliyorum.. ama siz... ama siz... <öfkeyle hırladı> defolun..!! hemen sağduyuyu çağırın bana..! yıkılın..! yıkılın..!!!"

kuyrukları kıstırıp inleyerek kaçıştı fikir hayvanları..
kırk galaksinin doğup battığı süre sonunda bulup getirdiler sağduyuyu..
sessizdi sağduyu..
bekledi..
dinledi..
izledi..
fikir itlerinin tümü bağlandıktan sonra, tüm bölük pörçük ulumlar kesildikten, yarık sıyrık sızıntılar dindikten sonra konuştu..

vakurdu..
kendinden emin yürüdü zihnin sonsuzluğuna..
sağ elini kaldırdı ve bir ozan edası ile hitab etti zihnin kendisine:

"adalet.." dedi küçümser sesi ve kısılmış gözleri ile, "..kendi tatmininiz için yarattığınız bir yanılgı."

"adalet, tanrıcılık oynayan ademsoyunun en büyük küfrü.."

"adalet,  acziyetinizi, farazî gerçekliklerle gizleme çabası.."

karanlığın ötesindeki ses derin bir soluk aldı..
nebulalar çırpındı, karadelikler devrindi..
ve sordu zihnin sahibi:

"devam et..! durma..! peki ya çocuk..? o çekik gözlü eskimo çocuk..?"

sağduyu tereddütsüz yanıtladı:

-"olması gereken olacaktır.."

sordu ses:

-"peki ya merhamet..? rahmet..?"

sağduyu yanıtladı:

-"sakın aldanma..! sen bir katresin okyanusta.. okyanus ise binbir gerçekliğin yatağı.. senin merhametin sırtlanın parçaladığı ceylan kuzusuna acımak, Adl'ınki ise sırtlanın kuzusunu, ceylan kuzusu ile doyurmak.. tabii bu misal dahi senin anlayabileceğin dilden.. hakikatin örgüsü kıymık kıymık binbir bağ ile sarmakta her şeyi.. tüm mevcudat, hakikat makremesinin bir ilmeği.. senin farkın eşref-i mahlûk düğümü ile bağlanmış olmanın asaletidir.. o farkı yakalamak ise hayli zor.. çokça çaba ister.. hayli sabır ister.."

sağduyu sustu..
ses sustu..
sessizliği fırsat bilen fikir itleri uludu yine sonsuz boşlukta..
binbir güneş patladı, bir o kadarı büzüştü..
nihayetinde Nizamoğlu konuştu:

"Kıyamazsan baş ü cana
Uzak dur girme meydana
Bu meydanda nice başlar
Kesilir hiç soran olmaz"


3 Haziran 2008